BABİES BELGESEL İNCELEMESİ-2
Bir bebeğin aile ile birlikte yemeğe başlaması çok önemli
bir andır. Sadece keyif değil beden ve zihninin gelişimi için ne yediği çok
önemlidir. Anne sütü sadece yemek değildir. Son 15 yıllık araştırmalara göre bebeklerin
yediği her şey bağışıklık sistemine etkilidir. Bebeklerin besinleri hayatlarını
nasıl şekillendirdiği merak konusu olmaya başlamıştır. Bu nedenden dolayı 90lı
yılların sonunda anne sütü ile ilgilenilmeye başlanılmıştır. Anne sütü ile
ilgili araştırmaya insan sütüne çok benzeyen ve insanlardan 4 kat hızlı gelişen
maymunlarla başlandı. Emzirme dönemlerinde birkaç kez sütleri alındı. Laboratuvarda
sütün besleyici öğeleri araştırıldı. Ne kadar yağ, protein, karbonhidrat
olduğuna bakıldı. Sonuçlara göre erkek bebekler için üretilen sütün daha zengin
daha enerjik olduğu görüldü. Biyolojik tarif bebeğin cinsiyetine göre
değişiyordu. Sonra ise sütteki mineral miktarı ölçüldü. Kalsiyum fosfor oranı kız
bebeklerde erkek bebeklere göre daha fazla bulundu. Dişilerin kemik gelişimi
erkeklere göre daha hızlı olması ise bu durumu açıklar nitelikteydi.
Sonrasında araştırmalar süt inekleri üzerinde devam etti.
Bir buçuk milyon inek incelendi ve yavrusunun cinsiyetine göre süt miktarının
etkilenip etkilenmediğine bakıldı. Sonuca göre inekler dişi yavru olduğunda erkek
yavruya göre daha fazla süt üretiyor. Ayrıca ilk hamileliğinde dişi doğuran
inekler ikinci yavrularında daha fazla süt üretiyor. Bu bulguların sadece
ineklerde değil insanlarda da bu şekilde olduğu görüldü. İnsanlarda da kız
bebekleri olduğunda daha çok süt üretiyordu ve meme bezleri her bebekte daha
fazla süt üretiyordu.
Anne sütü daha detaylı araştırıldı. Her bir annenin her
bebek için bireyselleştirilmiş süt üretiyor olduğu görüldü. Bebek bir
hastalıkla mücadele ettiğinde anne sütünün antikor üretip hastalıkla mücadele
ettiği görüldü. Anne sütü ile sadece bu antikorlar değil aynı zamanda çeşitli
hormonlar da bebeğe geçer. Bu durum ile anne sütünün bebeğin metabolizmasını,
bağışıklığını hatta karakterini bile etkileyebileceği anlaşılır.
Minnesote üniversitesinde yapılan araştırma;
Beslenme ailelerin bebekleri ile ilgili en büyük endişe
kaynağıdır. Yeterli olduğundan emin olmak isterler. Bebeklerin bedenleri ile
zihinleri için ihtiyaçları olan şey araştırıldı. 1983 yılında bebeklerde demir
seviyesi araştırıldı. Demir, iyot, çinko gibi metaller bebek için çok önemidir.
Hepsi öğrenme ve hafızayı etkiler. Anne vücudu rahimdeyken ilk 4 ay bebeğin bol
miktarda demir depolamasını sağlar. Yüksek tansiyonlu diyabetli sigara içen
annelerde bu demir alımı sağlanamaz ve demir eksikliği yaşanır. Bu demir eksikliğinin
bebeklerde hafıza sorunu yaşanmasına neden olup olmayacağı araştırıldı. EEG ile
beyinden gelen elektriksel aktiviteler ölçüldü. Bebeğin annesinin sesini
başkalarından ayırt etmesi incelendi. Bu hafıza sistemini gözlemlemek için
yeterli bir durumdu. Annenin ve bir yabancının ‘’bebek’’ derken sesleri dinletildi ve beyin aktivitesi
incelendi. Sonuçlar analiz edildiğinde yeterli demire sahip bebekte anne ve
yabancıya verilen tepkinin farklı olduğu görüldü. Bu farkı ayırt edebildiği
anlamına geldi. Demir eksikliği olan bebek ise bu ayrımı yapamadı. Bu şekilde
hipokampüsün demir eksikliği nedeni ile yeterince çalışmadığı görüldü.
Connecitud.
Ebeveynler doğumdan sonra bebeklerinin diyetine dikkat
ederek yeterli demiri almalarını sağlayabilirler. İlk 6 ay sonrasında
ebeveynlere et, balık, koyu yapraklı sebzeler gibi demir takviyeleri önerilir.
Bebekler yiyecekler hakkında hislerini belli eder. En önemlisi bebeğin
ipuçlarının takip edilmesidir. Katı yemeğe hazır olmayan bebek zorlanmamalıdır.
Mikroplar bu gezegendeki
en eski ve en başarılı yaşam formudur. Bir bebek altı aylıkken her türlü
nesneyi ağzına sokar ve bu bakteri virüsler ağzına girer. Düşünülenin aksine
bir bebeğin erken yaşta mikrop almaları çok önemlidir. Çünkü insanlar süper
organizmalardır. Mikroptan ve insan hücrelerinden oluşuruz. Bir aylık bebekte
bile bağırsaklarda milyonlarca bakteriden oluşur. Bu mikrobiyomlar bebeklerin
sağlıklı veya hasta olup olmayacağını etkiler.
Erken yaşta köpek ve kedilere maruz kalan bebeklerin
bağışıklıklarının astımdan korunduğunu gördü. Bağlantının nedenine bakmak için
California Üniversitesi’nde araştırmalar düzenlendi. Bebekli evden ev tozu
örnekleri toplandı. Bazılarında köpekler bazılarında kediler vardı. Hangi tür
mikroplar olduğu incelendi. Veriler analiz edildiğinde evcil hayvan olmayan evlerde
daha az bakteri bulunduğu ve bu bebeklerin çocukluk çağında astıma yakalanma
riski daha yüksek olduğu görüldü. Köpekli ve kedili evlerde bebekler daha fazla
mikroba maruz kalıyordu ve astıma yakalanma riskleri düşüyordu. Böylece evcil
hayvanların ve bazı mikropların koruyucu olduğu anlaşıldı.
Mikroplarla insanlar arasındaki ilişki insanların ilk
evriminden bu yana devam ediyor. Son yıllarda batı toplumunda mikroplarla
etkileşim değişti daha sağlıklı olmak için gereken mikrobu tüketiyor. Steril
bir ortam sağlıklı bir yaşam için çok uygun değildir. Yiyecek ve mikrobesinler
bebeği inşaa eder.
Yorumlar
Yorum Gönder